İşrak kelimesi, “güneşin doğuşu sırasındaki ışıma, aydınlanma, parlama, tan ağarışı” gibi temel anlamları içerir ve şark kökünden türetilmiştir. Aynı kökten gelen meşriḳ ise coğrafi olarak doğuyu ifade eder. Terim olarak işrak, epistemolojik açıdan bilgiye akıl yürütmeye veya dışsal bir kaynağa başvurmadan, doğrudan içsel bir aydınlanma ve keşfe dayanan bir yaklaşımı temsil eder. Ontolojik olarak ise işrak, akli nurların tecellisi sonucunda varlığın gerçeklik kazanması anlamına gelir. Bu kapsamda işrak, ahlaki bir boyutta da arınmış insan nefsinin ilahi nurların etkisiyle aydınlanıp olgunlaşması olarak kullanılır. Coğrafi anlamda işrak, güneşin doğudan yükselerek her şeyi aydınlatması olgusundan türetilerek ışığın ve aydınlanmanın ana kaynağının Doğu olduğunu sembolize eder. “Işık doğudan yükselir” özdeyişi de bu bağlamdan gelir. İslam düşünce tarihinde ise işrakilik, bilgi kaynağı olarak akıl yürütmeye dayanan Meşşâî felsefeye karşı mistik tecrübe ve sezgiye dayanan teosofik bir düşünce sistemini ifade eder. İşrâkıyyûn terimi, bu düşünceyi benimseyenleri tanımlar.
Felsefe tarihinde, Platon ve Aristo’nun ortaya koyduğu iki farklı yetkinleşme veya hakikate ulaşma yöntemi bulunmaktadır. Platon, hakikatin duyulurların ötesinde var olduğu düşüncesinden hareketle, insanın kemale ermiş bir rehber eşliğinde kâinattaki güzellikleri aşk yoluyla veya matematikten istidlal ederek metafiziğe yükselmesini öngörmüştür. Bu yaklaşımın klasik dönemde, özellikle mistisizme açılan bir kapı olarak değerlendirildiği görülmüştür.
Aristo’nun felsefesi ise, hakikatin duyulurlarda gerçekleştiği düşüncesinden hareketle, duyulurlardan makullere olan bir istidlal sürecine dayanmaktadır. Yeni Platoncular, Platon ve Aristo’nun felsefelerini uzlaştırdıklarında, Platon’un mistik yönünü daha da vurgulamışlardır. Bu dönemde, mistik unsurlar varlık ve insanla ilgili açıklamaların temelini oluşturmuş, ancak riyazet uygulaması benimsenmemiştir.
Mistisizm, IX. yüzyılda Arapça’ya tercüme edilen Yunan felsefi külliyatı aracılığıyla İslam dünyasına aktarılmıştır. Bu dönemde, İslam’ın erken dönem bilimlerinin benimsediği üç ana yöntemden biri olan riyazet, mistik unsurların temelini oluşturmuştur. Ancak, bu yöntem, İslam kültüründe felsefenin aksine daha çok yorumlama teknikleri olarak kullanılmıştır. İşrakilik, bu bağlamda, rasyonalist Meşşâî felsefeye karşı mistik tecrübe ve sezgiye dayanan teosofik bir düşünce sistemini ifade eder. İşrakilik, Platon ve Aristo’nun felsefeleriyle İslam’ın erken dönem bilim ve düşünce geleneğinin etkileşimine dair önemli bir zemin oluşturmuştur.