İşrakilik: Metafizik ve Epistemoloji

Metafizik

İşrâkî metafizik, sudur teorisini temel alarak varlığı nur-miktar ekseninde açıklar. Bu sistemde, nur varoluşun kaynağıdır ve ontolojik cevher olarak kabul edilir. Miktar ise işrâkın sona erdiği varsayımsal bir yüzeydir ve üç boyutlu cisimlerin ortaya çıkmasının hipotetik bir açıklamasıdır. Varlık skalası Nûru’l-Envâr’dan başlar, mücerred nurlar, hükümran nurlar, felekler ve yönetici nurlardan geçerek karanlık heyetlere ve nihayet cisimlere ulaşır. İşrâkî tasarım, toprak, su ve hava gibi unsurların nurun geçirgenlik derecelerine göre farklılaştığı bir varlık hiyerarşisi önerir. Fiziksel evrende gözlemlenen çokluklar ve hareketler, mücerred nurların felekler ve miktarlar üzerindeki tasarrufuyla açıklanır. İşrâkî metafizik, maddi evrenin bütünleştirilmesine yönelik iki önemli adım atar: ay-altı aleminde cisimleri duyularla algılanabilir niceliklere indirger ve ay-üstü aleminde akıl, nefis ve felekleri hükümran ve mücerred nurlara dönüştürerek klasik evreni nur-miktar ekseninde birleştirir.

Epistemoloji

İşrâkî bilgi teorisi, duyulur arazların ötesinde, cismi oluşturan ve değişimlere olanak tanıyan mahiyetin araştırılmasında doğrudan müşâhede edilebilen bir yaklaşım sunar. Bu teori, bilgi edinmenin temel şartının aracısız müşâhede olduğunu savunur. Hükümran nur, kendisine muhabbet duyan aşağı dereceli nurlara işrâk eder ve bu işrâk alan nurlar, müşâhede ile karşılık verir. Hükümran nurlar ile maşukları arasında doğrudan birleşme olasılığı olmadığı için işrâk-müşâhede ilişkisi, aralarında perde olmadığı sürece devam eder. Bilgi ile bilgisizlik arasındaki fark, bu perde ya da engellerin kaldırılma derecesiyle ilişkilidir. İşrâkî terminolojide insan, nur heykeli olarak adlandırılır ve bu insanın bilmesi, hükümran nurları ve Nûru’l-Envâr’ı müşâhede etmek anlamına gelir.