İşrâkīlik, genel anlamıyla mücahede ve istidlal yöntemlerini birleştirmeyi savunan bir yaklaşımı ifade eder. Sühreverdî’nin felsefesini benimseyenler veya bu tavra sahip düşünenler, İşrâkī meşrep olarak kabul edilir. İşrâk, hakikate ulaşmak için istidlal yönteminin mücahede ve riyazet yöntemiyle desteklenmesi gerektiğini savunur.
Sühreverdî ve takipçilerinin temel iddiaları şu şekildedir:
Varlık (Vücûd): Varlık, dışta herhangi bir nesneye işaret etmeyen ikinci makullerden biridir. Nesnelerin mahiyetleri, tekil hakikatler olarak tasavvur edilen dışta var olanlardır.
Var Olmak: Var olmak, bir şeyin kendisine ilişkin farkındalığa sahip olması, kendi kendisine açık ve zâhir olması anlamına gelir. Tanrı bu durumu “nur” kavramıyla ifade eder.
Nur ve Hakikat: Her türsel hakikatin üç seviyede tahakkuk ettiği öne sürülür: Yatay soyut nur, nurani heykel ve bu dünyada bir türün ferdi olarak.
Misal Âlemi: Bu dünyadaki nesneler, yatay soyut nurlardan birinin ve misal âlemindeki nurani bir heykelin yansımasıdır.
Hayal Gücü ve Misal Âlemi: Hayal gücü, hiss-i müşterekten gelen verileri işleyen bir yeti değil, aynı zamanda misal âlemi olarak adlandırılan kendine özgü bir varlık alanına sahiptir.
Hakikat Bilgisi: Hakikat bilgisini elde etmek için bahs (istidlal) ve teellüh (riyazet) olmak üzere iki yöntem bulunur. Müşahede, istidlalî bilgiden önce gerçekleşir ve İşrâk gerçekleştikten sonra aklî temellendirme talep edilir.
Cismin Hakikati: Cismin hakikati, üç boyutluluğa elverişli miktardan ibarettir. Cismani âlemin tamamının miktardan oluşması, akıl-madde ikiliğinin aşılması çabasının bir parçası olarak değerlendirilir.
İşrâkīlik, bu temel iddialarıyla Sühreverdî’nin felsefesini takip eden düşünürler arasında etkili bir akım olmuştur.